Süreler: 3:31 ve 4:00
Beyağaç, Denizli’nin güneybatısında, Toros Dağları’nın eteklerinde yer alır. Rakımı 1.200 metreyi aşan ilçe, çam ve sedir ormanlarıyla ünlüdür. Nüfusu yaklaşık 7.000’dir. İlçenin ruhunu temiz dağ havası, yayla kültürü ve ormanlarla çevrili köyler belirler.
Doğa & Coğrafya: Kartal Gölü, Topuklu Yaylası ve Gebeler Ormanı ilçeyi doğa tutkunları için cazip kılar. Kaynak suları ve dere yatakları, bölgeyi dört mevsim yeşil kılar.
Kültür & Yaşam: Tarım, hayvancılık ve ormancılık başlıca geçim kaynaklarıdır. Yerel pazarlar, yayla şenlikleri ve misafirperverlik, Beyağaç’ı özgün kılar.
Kartal Gölü ile ilgili en bilinen efsane, gölün bir zamanlar devasa bir kartal tarafından korunduğunu anlatır. Rivayete göre kartal, yüksek bir kayanın üzerinde kanatlarını açar ve göle yaklaşan herkesi gölgesiyle korkuturdu. Köylüler bu kartalı bir “koruyucu ruh” olarak görür, gölün bereketini onun kanatlarının getirdiğine inanırlardı. Hâlâ yaşlılar, sabah sisinde gölün üzerinde kartal siluetleri gördüklerini söyler.
Bir başka efsane ise Topuklu Yaylasında geçer. Dolunay gecelerinde beyaz giysili bir kadının çam ağaçları arasında yürüdüğü anlatılır. Çobanlar onun tarlaları ve sürüleri bereketlemek için göründüğünü söyler. Bazıları onun ay ışığında ayaklarının yere değmeden süzüldüğünü, arkasında nane ve kekik kokusu bıraktığını iddia eder. Bu yüzden yaylada geceyi geçirenler sessiz olur, çünkü “kadının adımlarını duymak” uğur sayılır.
Fesleğen Yaylası’nda sürüsünü otlatan yaşlı bir çoban vardı. Kavalıyla öyle içten ezgiler çalardı ki rüzgâr bile ona eşlik ederdi. Ölümünden sonra, sert rüzgâr estiğinde ağaçların arasından kaval sesine benzer tınılar duyulduğu söylenir. Köylüler bu sesi duyduklarında “çoban sürüsünü hâlâ koruyor” derler.
Gebeler Ormanı ise bambaşka bir söylenceye sahiptir. Ormanın derinliklerinde, yaprakları hiç solmayan gizemli bir ağaçtan bahsedilir. Ne kışın karı, ne yazın kavurucu sıcağı ona zarar verir. Bu ağacın yaprağını bulan kişinin bir ömür boyu şanslı olacağına inanılır. Bazı köylüler, geceleri ormanda parlayan bir ışığın aslında bu ağacın kalbi olduğunu söyler.
Bazı yaşlı anlatıcılara göre ise Kızılcaağaç köyünün yakınlarında, yıldırım düşen bir ağacın içinden çıkan alevler günlerce sönmemiştir. Bu olay köyde hâlâ “ateşin uyarısı” olarak anılır ve her yaz bu vakit geldiğinde köylüler ormanda sessizce dua ederler.