Selçuk’un mistik manzarasına, Ege kıyılarına yakın bir yerde gömülü duran, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın mirası yatıyor. Yalnızca birkaç kalıntı kalmış olsa da, önemi yüzyıllar boyunca sessiz bir ezgi gibi yankılanıyor.
Hayal et: Karşında 127 devasa mermer sütun göğe doğru yükseliyor – her biri 18 metreden yüksek. Altınla süslenmiş heykeller, doğan güneşin ışığında parlıyor. Tütsü kokuları havada, rahibelerin fısıltıları eski bir lir eşliğinde yayılıyor. Artemis Tapınağı’nın önündesin – antik çağların en büyük kutsal alanlarından biri.
Bu tapınak, kadınların, vahşi doğanın ve doğurganlığın koruyucusu olan tanrıça Artemis’e adanmıştı. MÖ 6. yüzyılda inşa edildi, yıkıldı ve yeniden yapıldı – fakat o büyüleyici aura binyıllar boyunca varlığını sürdürdü. Tapınağı ateşe veren Herostratos’un adı hâlâ biliniyor – çünkü buranın çekim gücü o kadar büyüktü.
Roma döneminde tapınak, maneviyatın, ticaretin ve kültürün merkezi haline geldi. Tüccarlar, hacılar, bilginler – hepsi Efes’e geldi, Artemis’i onurlandırmak ve bu muazzam yapıyı görmek için. Bugün sadece birkaç taş kalmış olsa da, açık bir kalple gelen herkes hâlâ hissedebilir onu: tarihin nefesini.
Özellikle gün doğumu veya gün batımında burası sessiz bir büyüye bürünüyor – ağustos böceklerinin şarkıları ve sütunların arasında esen rüzgâr eşliğinde. Burası durup düşünmek, hayran kalmak ve zamanın ötesine geçmek için ideal bir yer.
Artemis Tapınağı yalnızca birkaç eski taş değil – mitlerle, tanrısal saygıyla ve antik görkemle dolu bir dünyaya açılan bir pencere. Efes’i ziyaret eden biri, bu yeri mutlaka görmeli. Çünkü burada – gökyüzü ile geçmiş arasında – unutulmaz bir yolculuk başlıyor.